Yapıcı Eleştiri Bumerang
Değerli Okurlar,
Memleketimizin her yanı cennet ve bahar her insanı mukaddes peki biz nerede hata yapıyoruz?
Herkes iyi ve her şey yolunda ise 4 boyutlu bir bakış açısı ile baktığımızda gördüğümüzde ne kaybettiğimizin farkında mıyız?
Yeni kuşaklar ile son 3 kuşak bir arada değil artık. Yaşlılar yalnız ve hatta çocuklar yalnız. Doğa yalnız memleket yalnız. Peki herkes nerede?
Daha önce kaleme aldığım doğamızı çöplerle kaybediyoruz ardından bir daha yazmak istemiyor insan çünkü bir etkisi olmadığını hatta işin çığırından çıkıp çöp dışında beton katliamlarının başladığını gördük. Bir doğa belgesel aşığı bir fert olarak bu kadarına nasıl izin verdiğimize bakıyorum. Tamamen dönemin ilgili ve yetkilerinin kendisini sorgulaması gerektiğini düşünüyorum.
Şu an yola çıksak herhangi bir avrupa ülkesi ya da bir farklı kıtaya yol alsak bundan 100 yıl öncesi kaldırımlarına kadar aynı özen ve dikkatle ayakta tuttuğunu görüyoruz. Yıkım tehlike ve insan sağlığına zararlı olmadıkça mümkün değil. Ancak bizim ülkemiz genelinde yık yeniden yap bir kültür halinde. Kısaca eserler yok edilmeye talan edilmeye devam ediyor. Tarihi bir okul duvarları yıkılmaktan kurtulamıyor başka milletler gibi onu bir müzeye çevirmek hiç kimsenin aklına gelmiyor. Gelişim nedir biliyor musunuz? Bir sonraki kuşağa ait olma hissiyatı vermek ile bin kere düşünüp 40 kere ölçmek biçmek tasarlamak demektir. Hayır bizim büyüklerimiz bunun tam tersini yaparak günü kazandığını düşünüyor ve yeni kuşak bir bağ hissetmediği bu yerden uzaklaşıyor. Açıkçası kaybediyoruz bizim çocukların yerine başka milletler geliyor. Bizim çocuklar ise farklı rotalara yol almaya başladı bile.
Hadi biraz daha açalım. Bir köyün camisi ve bir okulu olmalı okul demek; kütüphane demek, bir öğretmen demek, bir ilim sahibi ile yeni gelişimleri takip etmek demek, sohbet demek, bir araya gelmek demek. Her şeyi bir ilçeye toplamak yanlış bir tutum. Kimse kilometrelerce yolu ilçenin olanaklarına ulaşmak için gelmez yani temel ihtiyaçlar dışında. Hadi ilçemize bakalım. Gençlerin bir arada spor yaptığı, yüzdüğü, sohbetler ettiği, kitaplar okuduğu bir ortam var mı? Parklarımız var artık neyse ki bu sorunu çocuklar için çözdüler. Ama asıl gelecek vaad eden gençler, yeni mezunlar nerede? Onların ikamet etmediği bir toprak parçasına dönüşen memleketimize farklı kültürler ve yörelerden kendi insanlarımız memleketine gelmek istemiyor.
Hadi biraz daha açalım. Yakın bir ilçede öz hakiki hemşerimiz bir doktor matematik öğretmenimiz ile İstanbul’da karşılaştım. Metropol şehirdeyiz ve memleketimizin yemeklerinin yapıldığı bir restorana davet ettim. Aldığım cevabın bu köşe yazısını yazmama vesile olduğunu belirtmem gerekiyor. Diyor ki güzel, eğitimli öğretmenim ‘Ben 6 yıl memleketimde görev yaptım hem ilçe hem şehirde öğretmen olarak çalıştım. Bir minibüse bindiğimde yeter artık yolcu almayın doldu dediğimde kabaca beğenmiyorsan in denilen birçok hoş olmayan sözler duydum. Bana memleketi hatırlatacak her şey bunları kafamda canlandırıyor’ diyerek nezaketle davetimi reddediyor. Hissiyatımı anlatamam bu hissiyatı bizler de çok yaşadık. Eğitim seviyesi yükseldikçe geçmeyen bir kabalık, nezaketsizlik hep var. İyi iş çıkaranlar alkışlanmaz tam aksine kıskanç ve hasmane bir yaklaşım olur. O yapıyorsa ben de yaparım ne olacak ki gibi kibirli yaklaşımlar ve maalesef sana ihtiyacım yok mantığı ile bireysel çıkarlar ön planda hareket ediliyor. Kim daha güçlüyse etkili ve yetkili oluyor ve önerilere kulaklarını kapatıyor.
İlçemiz en önemli derneklerinden birinin açıldığını duyduğum gün tamamen eğlence odaklı ve içinde kadın yoksa hiçbir anlamı olmaz diye yorumladığımın tam aksine bu eğitim ve kültür başlıklı ve idealleri olan muhteşem verici & fayda sağlayan çalışmalar yapmak isteyen kadın üyeler için teklifimi dikkate alınıp davet edildiğim proaktif bir oluşumdu. Birçok çalışmasında gönüllü olarak görev aldığım ve halen desteğimi sürdürdüğüm bu oluşumda her kesimden insanın yer alması beni mest etmişti. Bazen körcül yaklaşım olur yani bizim göremediğimizi gören bir göz bize yol gösterir. Her yaştan gençlerin ve üniversite öğrencilerinin de arasında olduğu bu topluluk gerçekten gelecek vaat eden çalışmalarını yıllardır sürdürüyor. Aslında geleceği tasarlayan, yetenekleri ortaya çıkararak yol gösteren onları geliştiren, eğiten ve kültür miraslarımızı ortaya koyan bir interaktif bir çalışma ile bunu sürdüren bir mekanizmaya dönüştü. Bu oluşumun büyüyüp gelişmesi ve desteklenmesi tamamen insanlık için özellikle bizim insanımız için bir sorumluluktur.
Peki öz eleştiri yapılması gereken konu nedir? Bu oluşum ve çalışmaların için de olup gençlerimizi doğru yönlendirirken etkisi büyük hatalara yer vermemek gerekiyor. Geleceği tasarlayan çalışmalarımızda değerlerimiz olan yaşlılar, gençler, engelliler, kadınlar ve çocuklar için kapsayıcı, adil-eşitlikçi adımlar atılması için her şeyi yapmalıyız. Daha önce doğamızın medeniyetimizi yansıttığını temizliği ve bakımının önemini vurgularken asıl özne olan insanımızı unutmamalıyız.
İnsanımızın gelişimi için sağlıktan spora eğitimden sanata çalışmalar yapmak ve bunu geliştirmek zorundayız. Yaşlılarımızın potansiyellerini ortaya çıkarmak, onları yeni kuşakla arasında bağ oluşturmak, hikayeleri ile gelişmek ve onları teknoloji ile desteklemek gerekiyor. Gençleri dinlemek anlamak nelerden hoşlanıyor neye ihtiyaçları var iyi anlamak gerekiyor. Gelecek planları neler ve onlardan nasıl katkı sağlarız masaya yatırmak ve kesinlikle bağ kurmak, iletişim sağlamak ve bunu sürdürmek zorundayız. Çocukların değerli birer hediye olduğu onlarsız bir gelecek olmayacağı ve aidiyet hissiyatlarının geliştirilmesi gerektiği bunun hakkında çok okumamız ve gelişmemiz gerektiğini kabul etmeliyiz. Yetişen değerleri memleketimize davet edip onların yeteneklerinden faydalanmak ahde vefa örneği çalışmaları arttırmak zorundayız.
En derin sevgilerimle
Hasibe Kızıltaş / 26 Ocak 2023
Yorum Yazın
Facebook Yorum