SORUN; TRABZON’DA SPORCUYU VE SÜRECİ YÖNETMEKTİR…
Türkiye’de futbolun beşiği, futbolcunun menbaı tartışmasız Trabzon.
Trabzon aynı zamanda bir spor kenti.
Çocukluğundan itibaren Trabzonspor’da futbol oynamak hemen her çocuğun hayali…
Nerde olursa olsun bu böyle.
Altyapılarda, amatör kümelerde bu hayali kuran binlerce futbolcu var.
Doğaldır ki, A takımda profesyonel olmak, orada tutunmak öyle kolay değil.
Burada da lobiler devrede.
Yetenekli olmak yetmiyor, elinden tutacak birisi de olmalı.
Haksızlık etmemek lazım, rahmetli Özkan Sümer’in hayata geçirdiği bir sistem var ki
Hala işlevsel olduğunu söyleyebiliriz.
U 19 takımımız bu sistemin ürünü olarak gözümüzün önünde.
YERLİLER SIĞINMACI…
Geldiğimiz noktada, taraflı tarafsız herkes,
Trabzonspor’un esas başarısının yerli kadroyla devam etmesi,
Altyapıya odaklanması yönünde.
Oysa, şu anda en fazla dört yerli futbolcumuz kadroda.
Trabzonspor ruhu taşıması imkansız yabancılarda ısrar sürüyor.
Bu yüzden de onlarca milyon euro’yu savurduk hep.
Klasmandaki yerimiz de ortada.
U19 ile oynasak, zaten aynı sıralamaya tutunuruz.
Yerli futbolcular (illa ki Trabzonlu demiyoruz) sığınmacı durumunda.
Gözden geçirilmesi gereken bir mantalite sorunu yaşıyor kulüp.
Kaynaklarını bu yanlış ve abartılı transferlere boca etmek
Akıl tutulmasından başka bir şey değil.
SPORCU YÖNETİMİ…
Trabzonspor’un en büyük handikapı olarak gördüğüm bir konudur
Futbolcu’nun mental olarak da rahat olması,
Kulübün korumacılığını ve sahiplenmesini hissetmesi önemlidir.
Dünya çapında kulüpler bu konuda özel ekiplerle çalışırlar.
Antrenman ve müsabaka dışında da sporcuların rahat etmesi,
Her an hazır olabilmesi için büyük bütçeler de ayırırlar.
Oysa Trabzonspor’da çıkış yapan futbolcuların
Bir süre sonra şehrin mahalle baskısına maruz kalmaları
Mafya’nın çemberine takılmalarına dair örnekler yaşadık.
Fatih Tekke, Gökdeniz Karadeniz… 2006…
Aynı adamlar, aynı saatlerde hem kendilerinin hem de
Eşlerinin araçlarını kurşunladılar.
Fatih Tekke silahla antremanlara gelmedi mi.
Failler?
Kulübün, basının ve camianın refleksi?
Sonuç, ikisi de yurt dışına adeta kaçmak zorunda bırakıldılar.
Ve en verimli dönemlerinde,
Trabzonspor’a faydalarından mahrum bırakıldık.
Yakın tarihe bakalım… Çok yakın hem de.
Abdülkadire 23 milyon euro teklif varken
Hayır demek nasıl bir akıl…
Uğurcan da öyle…
Yusuf bir vesile ile aradan sıyrıldıysa,
Kendi özgüveniyle insiyatif almasındandır…
Yarın bir gün,
Altyapıdan gelecek çocukların da baskılardan yıldırılmaları
Trabzon’dan uzaklaşmaları mümkündür…
Yerliye hiç müsamaha göstermeyen, vur abalıya diyen bir camia.
Bizim gücümüz bize yetiyor dedirten bir sarmal.
Gözümüzü buralara da çevirmek durumundayız…
ŞENOL GÜNEŞ…
Şenol Hoca’yı Trabzonspor tarihinden ayırmak mümkün değildir.
Kalesini koruduğu, kaptanlığını yaptığı, defaatle hocası olduğu
Bu camiada, ne kadar tartışılsa da,
Prensip ve duruşundan milim sapma göstermemiş bir futbol adamıdır.
Bence çok başarılıdır.
Milli Takımımızın dünya üçüncülü madalyası boynundadır.
Bu sezon devraldığı takımı bir noktaya taşımak istemesine rağmen,
Bu işin hiç kolay olmadığı da görülmüştür.
Trabzonspor’da iki şey yerli yerinde nettir;
Kaleci Uğurcan, sol bek Batakov!
Diğerleri değirmen taşına düşme yarışında,
Oluktaki mısırlar gibidirler; alt alta, üst üste, geride, ileride…
Kupa iddiası dışında elde olan bir şey yok…
Bu da önemli. Burada yarıştan kopmamak,
Şenol Hoca için devam demek olacaktır.
En azından final yapmak, 2026-27 sezonunu da garantiler ki,
Bence de doğrusu budur; vasat da olunsa, istikrar umut vadeder.
Kaldı ki, futbolcu yönetimi, süreçlerin kontrolünde
Şenol Hocanın tecrübesine ihtiyaç vardır…
Bir Abdurrahim Albayrak yoktur Trabzon'da...
FATİH TEKKE’YE ZOR HAYAT SUNMAK…
Fatih Tekke büyük santrafor, karakterli futbolun hamisi.
Vesselam.
Lakin, endişem odur ki; Trabzon’la! rövanşa soyunursa,
Yahut da geçmişin hesaplarını açmaya yeltenirse…
Burada kulüp yöneticilerinden hariç,
Şehrin tüm dinamiklerinden sahiplenme gelir mi…
Yoksa, 2006 da yaşadığı yanlızlığıyla mı baş başa bırakılır?
Bu risk herkesin tereddütü olmaya devam ediyor.
Futbolu ve kadrolarını yönetmek, Trabzonspor’un en zor sınavı olacaktır.
STOCKHOLM SENDROMU..
Üç büyüklerin her futbolcusu,
Trabzonspor’un maruz kaldığı haksızlıkları görmüş,
Çıtını çıkarmadan yoluna gitmiştir.
Galatasaray maçlarında uğradığımız haksızlığın haddi hesabı yoktur.
Arda’nın oynadığı dönemler de bile…
Arda’nın kişiliği başka şeydir,
Ne ara kendini atıp penaltı alanlar, bizi kendine aşık etti biz ona bakalım..
Şimdi Arda sesleri, tam da budur…
SEVİNECEK BİŞEY VARDIR …
A takım havası hızla kaçan balon gibi.
Bu derin bir acı veriyor camiaya, kabul.
O halde, U19’a odaklanıp,
Keyfini sürelim…
Güzel çocuklar, keyifli maçlar, kaliteli futbol orada…
Hayırlı Ramazanlar dilerim…
Hasan KESKİN
Trabzon Aktüel Medya
İmtiyaz Sahibi
Yorum Yazın
Facebook Yorum