ŞAMPİYONLUK KUPASI MÜZELİK DEĞİL, İKİ DÜNYALIKTIR! İYİ Kİ VARSIN ÜSİN...
Sevgili okurlarım, Hüseyin’i en sona aldım. Tanışın diye. Hüseyin hak etti bunu..
****
Son yirmi günde, bende bir haller bir haller… Karışık desem daha doğru.
Özkan Sümer kitabını okuyorum; lebi derya felsefe, arş-ı ala gerçeklik
Espri, bilgi, ilke,disiplin-disiplinsizlik, öz eleştiri, akıl, fıkra gibi olaylar….
Hepsi nasıl bir insanda olur? Özkan Sümer’de olur,
O kadar akıl oraya nasıl sığar.. Kesin yedek büyük “bulut” vardı O’nda..
Yazar Hasan Al, öyle güzel yazıp donatmış ki, okuyunca bana hak vereceksiniz…
***
Dolu dolu bir haftayı Maltepe’de Trabzon’la yaşamışım.
Soğuk, yağmur, fırtına Trabzonluları durduramıyor.
Meşale yakıp şampiyonluğu kutlamışız. Tam bir konsantrasyon halindeyim.
Bir yandan da Fenerbahçe maçını bekliyorum.
Ne yavan bi şey FB maçı dedim; oyun bitti, heyecan olsa ne yazar,
Anlicanız, Pazar yirmi kırk beşte olacakların bi önemi yok gibiydi bende.
Maç saati yaklaşınca bi kıpırtı olmadı değil, formamı dahi giydim.
Bir kaç dost geldi, düdüğü çaldık. İyi gidiyorduk,
Adam keyfimize bastı; tam da kaval kemiğinden! Kimse görmedi mi diye
Ben de şaşırdım, neyse ki VAR gördü.
Sonrasını biliyorsunuz. VAR’ın gördüğünü görmeye giden hakeme
Öyle tacizler yapıldı ki; en az ikisi kırmızı beş kart çıkmalıydı… Çıktı mı?... Hayır.
Seyirci sahada, yabancı madde, taciz, koro küfür… Şaşırdık mı?... Hayır.
Biz Trabzonsporlular dahil, tüm Anadolu kulüpleri alışığız bunlara.
Sonrasında da, 90+3’teki Nwakeme ve Visca’nın kaşırdıklarını saymazsak
Beni zıplatan başka şey yoktu. Biz yolumuza yürüdük.,
“Bu Trabzonspor gerçek mi diye akın akın gelen, kırk beş bin Fenerbahçeli taraftara,
Hakiki olduğumuzu gösterttik, bu yetti.”
Maç sonu yorumlara baktım haliyle, sosyal medya, spor yazarları dahil bir çok değerli yorumları okudum…
Bazıları 90+ bitmeden köşeye çıkmıştı, hayret bile ettim..
***
Bir huyum vardır, bir konuda yazı yazacakken, okuduğum, işittiğim yorumlara
Nobranlık derecesinde kaptırmam kendimi. Aşırmam yani. Elim gidip de,
İçimden gelmeyeni yazamam. O nedenledir ki, FB maçı unutuldu, ben yeni yazıyorum.
En zoru da, ne yazayım?. Nasıl gireyim konuya?.
Siz okuyucularım, “dur birader, bu senin gonuşuğun değil…”
Hissine kapılmasın diyerekten, aklımdan geçen bir cümleyi tuttuğum gibi,
Vira Bismillah deyip satır başı yapıyorum. (Sonra da böyle saçma sapan şeyler yazıyorum)
Çıkıp derseniz ki, “ senin yazını nerden tanıyalım, adam kendini Taka’da, NYT yahut Hürriyet’te sanıyor…” Hiç kırılmam, haklısınız yerden göğe.
***
Sonra, göçe başlayan milyonlarca Antilop gibi, kelimeler geçerken; pat! Yakaladım;
Bu kupa ve bu şampiyonluk niye bu kadar önemli?
Neyi ifade ediyor. Kimi ırgalar ki liderlik. Seneye sil baştan olacak her şey.
Sonra bir daha, bir daha… Daha bir sürü sorular.
Sıra cevaplara gelince insan anlıyor ki,
Bu iş şampiyon olmaktan da öte Trabzon(spor)lu için;
Lider olmaktan da yümsek, göğün bilmem hangi katında olmak gibi,
Feneri yenmekten de çok daha keyifli, torunu havaya atmak gibi,
Son maçı beklemekten daha büyük hasret, dünya gözüyle kupayı görmek gibi,
Para, pul, şan, şöhret… Hepsini geç, geç…
“Fatiha” gibi rahat ettiren bi şey bu.. Hatim indirmek gibi defalarca…
Ferahlatan, iç huzuru veren, iki dünyalık bütün dualar gibi,
Sevin sevin bitmez, oku oku yetmez… Biz o kadar bekledik ki bu günü,
Umutlarımız çalındı, emeklerimiz, hayallerimiz iç edildi.
Gündüz gözüyle adalet aradık yıllarca… Yok sayıldık. Terörist bile dedi gafiller bize,
En güçlü haykırışımız, dağlardan, tepelerden, derelerden yankılanan “bağırtımız..”dır bu.
Kutlamak, meşale yakmak, Feneri katlamak… Bunlar sadece avuntu.
****
Ve Şampiyonluk hasretiyle yanan ÇOCUKLARIMIZ…
En değerli. En özlenen.. En özenilen… En beğenilen.. En güvenilen… Göz bebeklerimiz…
Hüseyin Bayraktar gibi. Bizim Ağasar’da Üsin diye çağırırız.
Delikanlılığa merdiven dayamıştı Hüseyin.
Köksal ve Filiz Bayraktarın göz bebekleriydi. Bordo mavi aşığıydı;
'Herkes okulda Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray şampiyon oluyor, seviniyorlar biz ne zaman sevineceğiz?' dedi hep…
Uzun süre hastanelerde tutundu hayata,
Çalmadığı kapılar kalmadı ailesinin, çırpındılar.
Olmadı, Hüseyin’i kurtaramadılar. Yedi ayın sonunda
İstanbul’dan Akçaabat’a gelip, baba dede toprağına belediler biricik evlatlarını.
Evlat acısının üstüne yok denir. Allah kimseye yaşatmasın diye de, dua edilir.
Ama hayatın gerçeğidir ölüm, sırası da yoktur. Allah’ın takdirine boynumuz kıldan incedir.
Anneler bilirler asıl; “çocuklar en çok ne ister, nasıl mutlu olurlar…”
Ve Hüseyin’in annesi de biliyordu; en çok istediği şampiyonluğuydu Trabzonspor’un..
Ama göremedi. Çok değil, on ay daha yaşasaydı, görecekti.
İstanbul’da Maltepe’de, Trabzon’un 104. Kurtuluş Anmaları yapılıyordu,
Her yer bordo mavi, her şarkı, her laf bordo mavi idi.
Kameralar anneyi buldu ve sordu; “ Kupayla ne yapmak istersiniz..” mealinde.
Annellik bu; evladı ne isterse onu der, onu yapar…
“Kupayı oğlumun mezarına götürmek isterim” deyiverdi.
***
İşte ŞAMPİYONLUK KUPASI en nadide varlığımıza,
Hayatta olmasalar bile çocuklarımıza verebileceğimiz en büyük hediyedir.
Fazla söze yer yoktur, kupa neden önemlidir Trabzonspor için?...Cevap budur.
Onun hasretiyle kırk yıl yaşamayanlar bilmezler…
Mekanın cennet olsun Hüseyin. İyi ki varsın Üsin…
TRABZON(SPOR)LU İÇİN ŞAMPİYONLUK VE KUPA, İKİ DÜNYALIKTIR…
Hasan KESKİN
Trabzon Aktüel Medya
İmtiyaz Sahibi
Yorum Yazın
Facebook Yorum