“KESİLMİŞ BİR KOL GİBİ, OMUZ BAŞIMDA YOKLUĞUN” EMMOĞLU…
Kıymetli Okurlarım;
Doğarız. Çocuk oluruz düşe kalka büyüdükçe,
Bir vakit aklımıza erer ki; “ölüm muhakkak”...
Şalpazarı -Tımara’daki çocukluğumdan kalan helallik konuşmasını, hiç unutmam;
“Az yaşa, çok yaşa ahrı ölüm. Yerin yedi kat altına da gitsen ahrı ölüm…”
” Undan- tuzdan, bağdan- bozdan komşuluk haklarınızı helal ettiniz mi….” diye devam ederdi.
En az üç kere tekrar edilir, sonra “El Fatiha…”
Çok karamsar bir ruh ve sonsuz çaresizlik hali; ne kadar uzağa gitsen ölümden kaçabilirsin ki?.
Apar topar “SAL” omuzlanır ve defin, dua, amin ve talkın (telkin) ...
Hayat devam ederken, ölümü çoğu zaman hatırlamayız. Oysa,
Ölüme yakalanma zamanımızı bilemeyiz, nerde, nasıl olacağı da takdiri İlahidir..
Gelişen ve adeta çıldıran iletişim olanaklarıyla
Her gün o kadar çok vefat duyar olduk ki; hep böyle miydi, yoksa arttı mı bilemiyorum.
*****
Sevgili Okurlarım;
Günün birinde, vakitsiz aranırsanız, illa ki acı haber vardır..
Öyle de oldu, öğrendik ki akıl öldü… Yalnızlık öldü..
Altmış bire iki kala, seçtiği yalnızlığıyla alıp başını gitti bizim Hasan, ADAŞIM, emmioğlu.
Biliyorum, kendisiyle büyük kavgası vardı; içinde “ kaç tane kendisi” varsa alıp karşısına
Hepsine çeki düzen verdi; gençliğiyle çocukluğunu, otuz yaşıyla kırk beşini eşleştirip,
Kendine benzemeyen “kendilerini” bir tarafa, aynı olanları öbür yana dizdi,
“Haydi, ayak ölçüsüyle yürüyün bir birinize, bir ayak sen, bir de sen… Kazanan kalsın” dedi.
Hangisi kazandı derseniz; YALNIZLIĞI tabi ki…
Ve yanlızlığını arkadaş edip,
Arkasına bile bakmadan, soğuk kar kış demeden ebediyyete, Hakka yürüdü.
Aslında koca kışı göğüsledi, bahara çok yakındı.
Geçen Pazar günü, son yolculuğu için Anayurdumuzdaydık. Biliyorum ki, istediği bu değildi;
Kimse rahatsız olmasın, ama kendisi yüzünden gelenekler de kaybolmasındı.
“Allah O’nu biliyordu, başkası bilmese de olurdu.” Bizimkisi, ananevi bir görevdi.
***
Aslında, eceli gelen gidecek. Beden ölür, ruh yaradana gider.
Akıl ölür mü? Akıl hep yaşar mı? Nereye kadar yaşar? Derin mevzular bunlar beni aşıyor.
İşte tam da Bizim Hasan'ın konusuydu bu hususlar.
Bazı insanlar vardır, “akıl küpü”dürler… Müthiş kuramsal ve analitik düşünürler.
Emmoğlu Hasan da bunlardan biriydi; müthiş fizik zekasıyla,
Daha olayın başında, en sonundan da ötesini kavramak Hasan’ın yeteneğiydi.
Ancak (bize göre) bir sorun vardı mühim bir meseleydi; deli mi ne der geçeriz ya, öyle...
Aslında,“Günlük hayata adaptasyonları eksik”.. Yani rutin günlük işleyiş
Onu sıkar, daraltır, konsantrasyonunu bozardı.
Bu baskı, davranışlarına da yansırdı.
Bizim Hasan gibi, yüksek IQ sahibi olanlar,
Yakın çevresinden daha çok tepki gelince, önce o cepheye düşman kesilirler.
Bir müddet sonra, yakınlarıyla çevresiyle savaşmayı bırakıp,
İç dünyalarında bir yolunu bulup, aklına uyanı yaparlar.
Bu konuda hem fikirdim Hasan’la, kavranması zor ama işin gerçeği buydu.
***
Pandemide Anayurduna, dede ocağına, çocukluğuna, hatıralarına sığındı.
Şartlara uyum sağlamaya çalıştı.. Başardı aslında.
Aklı, fikri, medeni cesareti üst limitleri zorlarken,
Artık, minimumda bir yaşamı vardı; kedileri, tütün ve çay-nescafe.
Bolca da sosyal medya; ayetler, polis-asker özel harekat, evren, sitemler, ders gibi konuşuklar, doğa ve tabi yüksek siyaset…
Zamanlı zamansız, şafak vatkinden, akşamın alaca karanlığına kadar,
Yazdı, konuştu, gösterdi…
Sohbeti doyumsuzdu Emmoğlu’nun. Hayata dair filozoflar katında bakışı ve düşünüşleri vardı.
Çözümsüz işlere kafa yormak yerine, küçük çarelere sarılırdı.
İçindeki çocuğu hiç öldürmedi, gülümsedi durdu.
Umut, başkalarının umutlu/mutlu olmasıydı O’nun için.
“Bir üzüldüğü yeri unutmadı, bir de huzur bulduğu yeri… Bir çok şeyin anısı vardır da, anılası yoktur…” demesi geçmişle hesaplaşmasıydı belki de.
9 Mart’ta 2022, 06.45 sularında, yılar önce kundakta sayılacak yaşta kaybettiği meleğine, son paylaşımı yaparak veda etti.
Ne oldu bilemeyiz, huzur bulduğunu söylediği divanda, belki yarım asırlık yatağa attı kendini,
Tavanda hatıralara asılı kaldı gözleri; tıpkı atalarının fotoğrafları gibi..
Ne kıtır kıtır sabah ayazı, ne dizlerde yağan kar, ne Martı,
Ne tütün, ne Boncuk, ne Zeytin, ne TRT Belgesel…
Derin, sonsuz bir boşluğa boca etti hepsini…
***
Emmioğlu Hasan, büyük bir ders verdi, en azından ben aldım hissemi.
Yalnız yaşayıp, yalnız ölmek en çok istediği şeydi; öyle oldu.
Daha çok zamanımı onunla paylaşmadığıma üzgünüm, hatta pişmanım.
Çevremizdeki insanların dünyalarını iyi anlayalım,
Gittiklerinde bıraktıkları boşluk, sonra bizleri yutmasın.
Hatıran, hatırın, aklın ve adın hep yanımızda…
Nazımın dediği gibi;
“Kesilmiş bir kol gibi
Omuz başımda boşluğun.”
Hak vaki olup geldiğimde, muhakkah oralarda bi yerde gülümse,
Bir gözünü hafif kırp…
Mekanın cennet olsun Emmoğlu Hasan.
Çok çok üzgünüm. Ama dediklerini yapacağım;
“Hayallerim, projelerim, düşüncelerim beni korkutsun” varsın.
Söz…
Hasan KESKİN
Trabzon Aktüel Medya İmtiyaz Sahibi
Yorum Yazın
Facebook Yorum