EVRENSEL AHLAK…
Utanma duygusu gitmiş. Hiç kimse yaptığı işin yanlış olduğunu bildiği halde yanlışımı görecekler diye haya etmiyor. Herkes birbirinin gözünü oymanın derdinde. Herkes çalışmadan alavere yaparak kazanmanın marifetinde. Marifet diyorum çünkü artık haksız kazancın beceri kabul edildiği bir zaman dilimindeyiz. Ahlak şekil değiştirdi. Ahlaki değerler giderek düşüyor.
Ahlaksızlık demek istemiyorum elbette. Hiç kimse diğerinin ahlakını değerlendiremez. Ne haddimi aşarım ne de sınırlarımı. Ama düşünün dışarı çıkarken varacağımız yere uygun derli toplu çıkmak isteriz. Kendimize görünümümüze şekil veririz. Neden, doğru gözükmek isteriz. Peki içimiz ve davranışlarımızın bir ehemmiyeti yok mu? Toplum sadece şekille mi doyuyor ki şekli yeterli görüp insanı insan yapan değerlerden uzaklaşıyoruz her geçen gün biraz daha..
Küçük bir çocuk ebeveynlerin yanında kardeşine sevgiyle dokunurken onların yokluğunda cimdik atıyor olmasını elbette hoş karşılarız. Küçük bir çocuğun gelişimsel çağına uygun beklenen bir durumdur. Ama bir yetişkinin patronu varken canla başla çalışıp yokluğunda vakit öldürmesi, hatta işletmeyi zarara uğratacak davranış kalıplarını sergilemesi elbette sorgulanması gereken bir ahlaki yapıdır. Kırmızı ışıkta bekleyen şöförün trafik polisinin olmadığı zamanda hatta gece hiç kimsenin yokluğunda yine kırmızı ışıkta durabilmesi görev ve ödev ahlakıdır. Yapmaya ya da yapmamaya karar verdiğimiz, sorumluluğunu hissettiğimiz şey bizim ahlakımızı oluşturur. Bu durum bir zorunluluk olmayıp tamamen bir seçimdir. Seçimimize yön verense irademizdir. Kendi iç irademiz ve vicdanımızın sesi. O halde vicdanın her bedende farklı ritimlerde atmasına neden nedir?
Evrensel ahlak edinimlerimiz. Hepimiz iyiye ve iyiliğe yatkın doğarız. Çünkü insan doğuştan iyidir ve mükemmeldir. Nefsin arzu istekleri, bulunduğumuz ortam ve çevre insanı kötüleştirebilir. Çocuğuna komşu geldiğinde babam evde yok dedirtiyorsan yalana, kötü karakterlerin hep kazandığı filmi izlettiriyorsan kötülükle kazanmaya, hileli yollarla kazanan alıp başını giden kişiyi onaylıyorsan hırsızlığa giden yolculuğu besliyorsun demektir. Sonrası mı?... Bu insanlık nereye gidiyor? İnsan kalmadı. Nerde o eskiler. Bizim zamanımızda diye başlayan hiçbir sonuca gitmeyen havada cümleler.
Oysa ki; çalmayacaksın. Hırsızlık yapmayacaksın. Kimsenin rızkına el uzatmayacak, kendi rızkını koruyacaksın. Kimsenin hakkını yemeyecek hakkını yedirmeyeceksin. Gereğinden fazla konuşmayacaksın. Başkasının hayatına karışmayacak sınır ihlali yapmayacaksın. Edepli adaplı olacak, ağzından çıkan sözü bileceksin. Kendi bedenimizi ve ruhumuzu ancak böyle şifalandırabiliriz. Ancak böyle vicdanımızı kötülüklere ve kötüye karşı koruyabiliriz. İlkokulda öğrendiğimiz altın kural; kendine yapılmasını istemediğini başkasına yapmayacaksın. Birçok tecrübeden sonra edindiğimse senin başkasına yapmayacağın şeyi kendine yapılmasına da müsaade etmeyeceksin. Böylece nasıl ki çoğrafyada sınır ihlali savaş sebebidir. İnsanlararası sınır ihlalinin de önüne geçilmiş kendini ve karşıyı kötülüklerden ve kötü vicdandan korumuş olursun.
Eğer dünyaya geldiysen önce evrensel ahlak sonra bedensel ahlakla kendini eğitip erdemli insan olma yolunda yürümeye istekli olacaksın. İnsanız hatalarla doluyuz. Yanlış kararlar verebilir, bir yanlışa neden olabiliriz. Önemli olan özde niyettir. İyi niyetle yapılmış bir eylem kötü bir sonuca ulaşsa dahi ahlakidir. Ancak aldığımız kararlar bir çıkar ve beklenti içinde yapılmışsa bu eylem ahlaki değildir. Sadece hayatın içindeki alış veriştir. Ancak hiçbir çıkar beklenti içerisine girilmeden yapılmışsa ahlakıdır. İyi niyetle yola çıkılmışsa ahlakidir.
Evrensel ahlak yasasının oluşturulmasında doğa yasası ya da Tanrı ve inanışlar da kaynak olabilir. İnsan doğa yasasına uyarak da evrensel ahlaka ulaşabilir ve aynı zamanda Tanrı’nın sevgisini kazanabilir. Dini kurallar da iyiliği emreder çünkü. Ancak iyiliğin din ile direkt bir ilişkisi yoktur. Evrensel ahlakla din arasında bağlantı çoktur. Ama bağlantıyı yakalamanın da tek ve gerçek koşulu iyiyi-iyiliği seçmektir. Ve bunun tek yardımcısı ahlaktır. Ahlakı edinmiş insan iyi bir dindar olabilirken evrensel ahlak ilkesine ulaşmış her dinden-dinsiz insan iyidir. İyilik yolundadır.
İyilik kolay olandır. Kötülükse zordur. Kötülüğü planlamak gerekir. Söylenecek yalanları sıralamak ve şaşırmamak gerekir. Her olayda yakın ve uzak çıkarları hesaplamak, hesabı şaşırmamak, hesaplı hareket gerektirir. Oldukça zor ve karmaşık. Oysa iyilik. Düz bir ova gibi. Fırtınadan uzak duru bir hayat. Tek kural kimseye zarar vermeyecek kararı ver ve uygula. Çok daha özgür. Çok daha barışık. Kötülükte tutkularının ve arzularının esiri olmaktansa aklın verdiği bilgiyi de kullanarak hür ve erdemli olmaktır ahlak. Ahlaka ulaşmakta asıl sorun akıl ve vicdanı kullanmak yerine söylemlerle ya da modellerle sözde ahlak kurallarını edinme tembelliğimizdendir.
Aslında yaşadığımız dünyada seçimlerimizle yolumuzu, kararlarımızla değerlerimizi, yaptıklarımızla varlığımızı ortaya koyabilen tek varlık insan olarak geldik dünyaya. Gördüklerimiz ve işittiklerimizin tekrarına düşmektense akılla bilgiye ulaştığımızda her şeyde özgür ve hürüz. Birine bağlı olmadan, bir grubun düşüncesinin oyuncağı olmadan seçimlerimizle ve seçimlerimizin sorumluluklarıyla hürüz. Belki de sorumluluk alma konusunda yeterince gelişme göstermemişsek birine, bir şeye bağlılık kolaylaştırıyor hayata bakışımızı. Oysa ki insan kişiye-gruba değil; sadece özgürlüğe mahkumdur.
Ve sevgili okuyucu öyle davran ki iraden kendisini herkes için geçerli olan kuralları koyan bir yasa koyucu olarak hissetsin. Birkaç yanlışının olması doğrularını götürmüyor. Yanlışındaki niyeti sorgula. İyi niyetle çıkmışsan yola diğer herkesin yolu açık ola. Yaşanılacak ömrünü iyi-iyilik ve ahlakla sarmala.
Çünkü evrenin ihtiyacı ahlaklı insana.
Mehtap Üçüncü
Eğitimci / Yazar
Yorum Yazın
Facebook Yorum