Adil olma, eşit davranma, paylaşma; adalet… Güven duyma, sadık olma, vefalı olma, yardımlaşma; dostluk… Açık ve anlaşılır olma, doğru sözlü olma, etik davranma, güvenilir olma, sözünde durma; dürüstlük… Davranışlarını kontrol etme, yaptıklarının sorumluluğunu alabilme, öz güven sahibi olma; öz denetim… Azimli olma, tahammül etme; sabır… Alçakgönüllü olma, başkalarına kendine davranılmasını istediği şekilde davranma, diğer insanların kişiliklerine değer verme; saygı… Aile birliğine önem verme, fedakârlık yapma; sevgi… Kendine, çevresine, vatanına, ailesine karşı sorumlu olma; sorumluluk… Çalışkan olma, dayanışma, kurallara ve kanunlara uyma, tarihsel ve doğal mirasa duyarlı olma, toplumu önemseme; vatanseverlik… Cömert olma, fedakâr olma, iş birliği yapma, merhametli olma, misafirperver olma, paylaşım; yardımseverlik…
Çağımızın en temel eksikliği bu değerlerin yitirilmiş olmasıdır. Üzüntü vericidir ki, para bulunca zabıtaya teslim edenlerin haberlere konu olacak kadar azaldığı bir dünyada yaşamak zorundayız. İnsani değerler azalmakta, gittikçe “insanlık” yok olmaktadır. Böylece insanlar insanlıktan çıkmakta “esfelessafiliin” (hayvandan da aşağı) bir konuma yönelmektedir. Hayvanların dahi birbirine karşı yardımsever, sorumlu, saygılı, şefkatli davrandığı ve dostça yaklaştığı bir dünyada değerlerini yitiren insanlığın gittikçe bozulan durumunu gözden geçirmesi gerekmektedir.
Bu değerlerden kopan insanlık; huzur, güven ve mutluluk ortamından zulüm, kin, nefret ve düşmanlık ortamına terfi etmiş(!) komşu komşuya güvenmez, insan insana selam vermez, devletler birbirine yaşama hakkı tanımaz hale gelmiştir. Bunun sonucu olarak da savaşlar, katliamlar, terörizm, zulüm, kan ve gözyaşı dünyayı sarmıştır. Toplum tedirgin, kişiler psikolojik hastadır ve depresyondadır. Buna rağmen hâlâ balina kurtarma operasyonları ile göstermelik insanlık dersi verilmeye çalışılması da ayrıca düşündürücüdür.
Maddenin ön planda tutulduğu, değerlerin önemsenmediği eğitim sistemleri ve yaşam tarzı bu acı tablonun sebebidir. Maddenin kendisini değil, temsil ettiği anlamı ön plana çıkaran bir yaklaşımla güzel ve insani değerlerimizi çocuklarımıza, genç nesillerimize hissettirmek, benimsetmek gerektiği gün gibi ortadadır. Bütün dünya ve insanlık bu açıdan durumunu acilen gözden geçirmelidir.
Otobüste yaşlılara yerini vermeyen gençlik, düşeni kaldırmayan, “bana ne!” diyen bireyler, babası, annesi eve girince konumunu gözden geçirmeyen çocuklar olmasın isteniyorsa değerler eğitimine önem verilmesi gerekir. Doğayı ve neslini tahrip eden insanoğlu adeta intihar etmektedir. Bunu önlemek için ülkelerin eğitim sistemlerini yeniden düzenleyerek acilen değerler eğitimini uygulamaya koymaları zorunludur.
Milli Eğitim Bakanlığı, 2017-2018 öğretim yılında 1, 5 ve 9. Sınıflardan başlamak üzere müfredat programlarını değerler eğitimini esas alarak yenilemiştir. Kademeli olarak bütün sınıflarda uygulanacak olan yeni müfredat programları branşlar halinde bütün öğretmenlere tanıtılmaktadır. Eksikleri tespit edilirse bu program yeniden ekleme ve çıkarma yoluyla daha iyi noktalara taşınacaktır. Önemli olan bakış açısıdır; gerçeğin farkına varmış olmaktır; kararlılıktır ve bu istikamet üzere olmaktır; gerekli adımı atmış olmaktır. Bu gelişmeyi insani değerlerimiz adına umut verici olarak görüyorum.
Bazı çevrelerin yeni müfredat programından cımbızlama yöntemi ile yaptıkları alıntılarla karalama kampanyası yapmalarını iyi niyet olarak kabul etmek mümkün değildir. Bu çevrelerin neye hizmet ettiklerini anlamak da mümkün değildir. Önermek, katkı sağlamak, düzeltmek yerine tümden eleştirmek, reddiyelerde bulunmak iyi niyetle açıklanamaz. Bu tavır, bir tavırdır; istemezükçülüktür.
Çalışkan, üretken, sabırlı, sevgi ve merhamet dolu, yardımsever, vatansever, adil, güvenilir, dürüst, özgüveni yüksek, milli, manevi ve evrensel değerleri özümsemiş bir nesile; dolayısıyla mutlu, huzurlu ve güvenli bir dünya için değerler eğitimine ihtiyaç vardır ve Milli Eğitim Bakanlığı bu ihtiyacı karşılamak için adımını atmıştır.
Pandemi nedeniyle öğrencilerin okullardan uzak kalması, dijital dünyanın ve sosyal medyanın hakimiyeti gibi sebeplerden dolayı arzu edilen değerleri içselleştirmiş bir nesil oluşturma yolunda başarılı olduğumuzu söylemek keşke mümkün olsa…
Abdullah GÜLAY AYVAZOĞLU
Yorum Yazın
Facebook Yorum