Açık Oturumlar, Kaçık Oturumcular
Haber kanallarında, can sıkıcı bir furya var; Açık Oturum…
Hep aynı isimlerle, aynı formatta, güya tartışma programları!
Neyi tartışıyorlar? Gündemi!!
Aslında olan şu; özellikle siyasi mevzilerden, bir birlerine ateş ediyorlar.
Kayıtsız şartsız aidiyetler çarpışıyor;
Birisi karşısındakinin ne kadar hainci, yalancı vs. olduğunu
Öteki de bu sefer onun daha çok hainci, yalancı, yandaşcı
Hatta hatta hatta… olduğunu iddia ediyor.
Hiç ortak kanaatleri yok; her cenah fikrine aşık, karşı görüşe mutlak düşman.
Haklarını yemeyelim, arada bir bilimsel, sanatsal vs.
Konularda, çok güzel programlar olmuyor değil.
Ama o kadar arada ki, pek denk gelmiyoruz.
Eyyy tartışmacılar, ateş ediciler, yıkamacılar, yıkımcılar!
Adının önünde bir yığın akademik unvan olan adamlar..
Etmeyin eylemeyin, önce karşı fikre saygı gösterin, sonra eleştirin
Sonra da kendinize saygı bekleyin.
Bir rektör mahkeme kararı olmadan bu hırsız derse,
Milletvekili bu hain derse, bir gazeteci gebersinler derse!!!
Vallahi ne derse desinler, tencere dibin kara, seninki beden karadan öteye gidemiyorlar.
Sivil hakimler, avukatlar, savcılar… Ve yargısız infazlar manzumesi…
İşin kötüsü birçok spor yorum programları da öyle.
Allahtan halkımız bunlara uymadan işine bakıyor da, rahatız…
Problem şu; Uğur Dündar, Mehmet Ali Birand, Ali Kırca, Savaş Ay, Hulki Cevizoğlu gibiler artık yok. Hakkını yemeyelim; Teke Tek, Genç Bakış biraz da Tarafsız Bölge..
Gerisi açık saçık hatta kaçık oturumlar..
Ağasar Kadını Fotoğraf Yarışması üzerine…
(Şalpazarı Belediyesinin düzenlediği yarışma için herkese teşekkür ve tebriklerimle…)
Genç kuşaklar pek bilmezler, anlatalım
Küçük bir kesit verelim, Ağasar’dan…
En az çeyrek asırdan da geriye gidelim;
Yükünü sırtında, çiçekleri fistanında taşır
Önce kadınlar uyanır,
Sonra güneş doğar bu topraklarda..
Yirmi iki dal odun, bir yük eder
Bazen iner sarp vadiye
Sonra, dimdik yamaçlara der türküyü.
Omuzunu keser dırmaç ipi, yükü ağırlaşır
Taş asılır yaylalara yaklaşınca…
Alnında damla damla emeği,
Yeşil çimenlere döker incilerini.
Iba iner akşam üstü patikaya
Alaca karanlıkta, bir argışlık yolu kalır
Bir ileri, bir geri
Dizlerinden elleriyle direnir…
Akşam ezanı hızlı okunur memlekette,
Ezanla yarışır kadınlar.
Küçük, yayla evinden sızan bir tutam ışığa tutunur
El ayasında.
Ve yorgun güneş, kızıl öfkesiyle
Yıldızları sererken göğe
Ve kadın gelir eve; koca günde, beş argışla
Dünyayı taşır, ama yetmez
Hala, fistanında çiçekler taşır
Ve memleketimde kadın, Ağasar’ın güneşi kadın..
Güneşle yarışır….
Üst Çatılar Çoğalacak… Korkmamak Lazım
STK’lar, özellikle dernekler yani, gönüllü insiyatiflerdir.
Aidiyet duygusuyla, bir soruna ortak bakışla kurulur.
Aidiyet hissettiği toplumun sorunlarını ve birikimlerini
Veciz ifadeler ile kamuoyunun dikkatine sunarlar,
Ve bu düşüncelerini savunurlar.
Toplum adına, defacto denetim görevi de vardır.
Bu Derneklerin oluşturduğu, üye oldukları
Üst çatılar dediğimiz, Federasyon ve Konfederasyonlar,
Hatta platformların sayısı hep tartışma konusu yapılmıştır.
Bir ilin ya da ilçenin-beldenin, hatta aynı meslek mensuplarının
Kırıp dökmeden, düşmanlık boyutuna taşımadan
Birden fazla üst kuruluşuna sahip olmasına bir çekince var. Oysa,
Aynı alanda, çok yakın görüşlerde bir çok siyasi parti ve sendika mevcut.
Özellikle hemşehri STK‘larına gelince, olmaz abi!.. Neden?
Meramımı diyeyim;
Köyden ilçeden vilayete, bölgeden ülkeye kadar, her toplum katmanında
Aynı ya da yakın bakış açısına sahip STK’lar kurulabilir,
Birden fazla üst çatıları olabilir, iyi rekabetten iyilik çıkar.
Fikirde çeşitlilikten korkmamak lazım.
Yeter ki tahammüllü, demokratik, kucaklayıcı ve gönüllü olsunlar.
Konu mankeni hevesiyle olmaz bu işler zahir.
İyiler zaten üstte olur…
Hasan KESKİN
Yorum Yazın
Facebook Yorum